Allah'ın Rasulü (s.a.s.) tevhidin, Allah'ın kullar üzerindeki hakkı olduğunu, ondan ayrılmanın ve gaflete düşmenin caiz olmadığını beyan etmesi bu ifadeyi desteklemektedir. Buhari ve Müslim'in Muaz b. Cebel'den rivayet ettiğine göre: Eşeğin üzerinde, peygamberin terkisindeydim. Bana dedi ki, Muaz, Allah'ın kullar üzerindeki, kulların da Allah üzerindeki hakkını biliyor musun? Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedim. Allah'ın kullar üzerindeki hakkı ona ibadet etmeleri, hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise;
şirk koşmayana Allah'ın azap etmemesidir, buyurdu. Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlara müjde vereyim mi, dedim. Hayır, buna güvenip dururlar, buyurdu.
Bu haktaki sır, Allah'ın insanı yoktan yaratması, sayısız nimetlerle donatması, güneşi, ayı, geceyi, gündüzü emrine amade kılması, akıl vermesi, konuşmayı öğretmesidir. Bu, yaratıcının, rızık verenin, nimetlendirenin, öğretenin, esirgeyenin, bağışlayanın hakkıdır ki; kendisine nankörlük edilmeyip şükredilsin, unutulmayıp zikredilsin, isyan edilmeyip itaat edilsin.
Bunun için, bu hakkın açıklanması, tekid edilmesi hukuk-u aşere (on hak) olarak bilinen ayetin ilk tavsiyesidir. Şöyle buyuruluyor: "Allah'a ibadet edin, ona bir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilikte bulunun." (Nisa, 36) En'am süresindeki on tavsiyeyi içeren ayette de aynı şey zikrediliyor: "De ki: 'Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilikte bulunun. " (Enam, 151)İsra süresindeki hikmet tavsiyeleri de bu kabildendir: "Allah ile beraber başka bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun. Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmanızı emretmiştir." (İsrâ, 22-23)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder