Fıtrî, aklî ve tarihî delillerin hepsi, ilahın bir ve tek olduğuna delalet etmektedir. İnsan, herhangi bir müdahale ve yönlendirme olmaksızın; fıtrat ve yaratılışı üzerine bırakıldığında, kendisinin, insan üstü, doğa üstü yüce bir güce yöneldiğini görür. İsteyerek ve korkarak ona duada bulunur. Özellikle; boğazına kadar battığında, nefes alması zorlaştığında, acı durumlarla yüz yüze geldiğinde, insanlar yardım elini çektiklerinde. İşte o zaman vehim, cehalet, heva ve çevre etkisiyle, kendisine yöneldiği, insan, hayvan, bitki ya da cansız sahte tanrılardan uzaklaşır, ihlasla Rabbine yönelir. Bu durum, batmak üzere olan gemi yolcularının kıssasına benzer. Kur'an şöyle buyurur: "Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler, bir fırtına çıkıp ta, onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak 'bizi bu tehlikeden kurtarırsan andolsun ki şükredenlerden oluruz' diye O'na yalvarırlar."(Yunus, 20)
Bu örneği, Allah'ın varlığına delil olması nedeniyle zikrettik. Bu, aynı zamanda O'nun birliğine de delildir. Şüphesiz insan dış etkilerden soyutlandığında, özüne döndüğünde, zorluk ve darlık anında puta dua etmez. Tersine, Allah'ın müşriklerin psikolojik yapısını belirtirken dediği gibi, tek olan, kendisinin ve her şeyin Rabbi olan Allah'a yönelir. "Dini ihlasla O'na tahsis ederek dua ettiler."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder