Fıtrî, aklî ve tarihî delillerin hepsi, ilahın bir ve tek olduğuna delalet etmektedir. İnsan, herhangi bir müdahale ve yönlendirme olmaksızın; fıtrat ve yaratılışı üzerine bırakıldığında, kendisinin, insan üstü, doğa üstü yüce bir güce yöneldiğini görür. İsteyerek ve korkarak ona duada bulunur. Özellikle; boğazına kadar battığında, nefes alması zorlaştığında, acı durumlarla yüz yüze geldiğinde, insanlar yardım elini çektiklerinde. İşte o zaman vehim, cehalet, heva ve çevre etkisiyle, kendisine yöneldiği, insan, hayvan, bitki ya da cansız sahte tanrılardan uzaklaşır, ihlasla Rabbine yönelir. Bu durum, batmak üzere olan gemi yolcularının kıssasına benzer. Kur'an şöyle buyurur: "Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler, bir fırtına çıkıp ta, onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak 'bizi bu tehlikeden kurtarırsan andolsun ki şükredenlerden oluruz' diye O'na yalvarırlar."(Yunus, 20)
Bu örneği, Allah'ın varlığına delil olması nedeniyle zikrettik. Bu, aynı zamanda O'nun birliğine de delildir. Şüphesiz insan dış etkilerden soyutlandığında, özüne döndüğünde, zorluk ve darlık anında puta dua etmez. Tersine, Allah'ın müşriklerin psikolojik yapısını belirtirken dediği gibi, tek olan, kendisinin ve her şeyin Rabbi olan Allah'a yönelir. "Dini ihlasla O'na tahsis ederek dua ettiler."
"Vallahi, senin hidayetinle (hidayete vesile olmanla) bir tek kişiye hidayet verilmesi, senin için kıymetli develerden müteşekkil sürülerden daha hayırlıdır."(S. Buhâri, Ashabu'n-Nebî: 9; Müslim, Fedâilu'l-Ashâb: 34; Ebû Dâvud, İlim: 10.)
26 Temmuz 2014 Cumartesi
Aklî Deliller
Akıl da bu evrenin bir yaratıcısının bulunduğuna delalet eder. Bu koskoca evreni, içindeki küçük büyük, canlı cansız, dilli dilsiz, akıllı akılsız, değerli değersiz bütün varlıkları tek bir "yasa" düzenlemektedir. Bu yasa, hem atomu, hem saman yolunu düzenlemektedir. O kadar ki, fen bilgim atoma baktığında; yapısında güneş sisteminin yapısına benzer, farklı olmayan bir yapıyla karşılaşır. Bütün yaratıklarda çiftlik esastır. Eskiden insanlar bunu, insan ve hayvanda erkeklik ve dişilik olarak tanımlıyorlardı. Hurma gibi bazı bitkiler için de, aynı mülahazayı yaptılar. Daha sonra bilim, bütün bitkilerde erkeklik ve dişiliğin bulunduğunu keşfetti. Hatta elektrik gibi bazı cansız maddelerde de çiftliği eksi artı şeklinde buldular. Bütün evrensel yapının özü olan
Naklî Deliller
Fıtrî ve aklî delillerden başka, naklî deliller de vardır. Bunlar, nesillerin Allah Teâlâ'nın kitap ve resullerinden çeşitli zaman ve mekanlarda, bir tek olan Allah'a (c.c.) imana, ortağı bulunmadığına, ibadetin yalnız O'na mahsus olduğuna ve Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmeksizin O'na şirk koşan kavimlerin inkarı hususunda edilen rivayetlerdir.
Yeryüzünün hidayeti için gökten indirilen, korunmuş (mahfuz) ilahî bir belge olan Kur'an bize; tevhid akidesiyle gönderilen bütün peygamberlerden haber vermektedir. Bu, Allah ile birlikte başkalarına ibadet ederek şirk koşanlara karşı onların ne aklî ne de naklî bir delillerinin olmadığının kanıtıdır. Gelin,
Yeryüzünün hidayeti için gökten indirilen, korunmuş (mahfuz) ilahî bir belge olan Kur'an bize; tevhid akidesiyle gönderilen bütün peygamberlerden haber vermektedir. Bu, Allah ile birlikte başkalarına ibadet ederek şirk koşanlara karşı onların ne aklî ne de naklî bir delillerinin olmadığının kanıtıdır. Gelin,
25 Temmuz 2014 Cuma
Nasıl Bir Tevhid?
İlmî, itikadi bir tehviddir bu. İlmî ve davranışsal bir tevhid. Diğer bir deyişle bu iki tevhid birbirinden ayrılmaz. Bilgide, ispatta, itikadda tevhid. İstekte, maksatta ve iradede tevhid.
Allah katında, O'na, O'nun zatında, sıfatlarında, fiillerinde ortağı, benzeri olmadığına, doğmadığına ve doğurulmadığına, ilmen ve itikaden inanılmadan tevhid gerçekleşmez. Aynı şekilde, niyet ve amel olarak, ibadet ve taati yalnızca Allah için
Allah katında, O'na, O'nun zatında, sıfatlarında, fiillerinde ortağı, benzeri olmadığına, doğmadığına ve doğurulmadığına, ilmen ve itikaden inanılmadan tevhid gerçekleşmez. Aynı şekilde, niyet ve amel olarak, ibadet ve taati yalnızca Allah için
16 Temmuz 2014 Çarşamba
Zekatın Hikmeti
Zekatın meşru olmasındaki hikmet pek önemlidir, herkese göre açık ve meydandadır da denilebilir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
"Mallarınızı zekatla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını da dua ve yalvarışla karşılayınız."
İşte zekat sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddî ve manevî hastalıklar için birer ilaç yerine geçiyor.
Doğrusu zekat ve sadaka verenlerin mallarında ve canlarında bir feyiz ve bereket, bir sağlık ve afiyet yüz gösterir. Bunun çok üstünde olarak da, kendileri Yüce Allah'ın rızasını kazanıp nice manevî mükafatlara kavuşurlar, nice manevî tehlikelerden kurtulurlar.
"Mallarınızı zekatla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını da dua ve yalvarışla karşılayınız."
İşte zekat sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddî ve manevî hastalıklar için birer ilaç yerine geçiyor.
Doğrusu zekat ve sadaka verenlerin mallarında ve canlarında bir feyiz ve bereket, bir sağlık ve afiyet yüz gösterir. Bunun çok üstünde olarak da, kendileri Yüce Allah'ın rızasını kazanıp nice manevî mükafatlara kavuşurlar, nice manevî tehlikelerden kurtulurlar.
Zekatın Mahiyeti
Zekat lügat deyiminde temizlik, bereket, çoğalma, güzel övgü manalarını taşır. Din deyiminde ise; "Bir malın belli bir miktarını, belli bir zaman sonra hak sahibi olan bir kısım Müslümanlara Yüce Allah'ın rızası için tamamen temlik etmek (mülkiyetine geçirmek) tir."
Zekat, kulların kulluk görevindeki sadakatlerine delalet eder. Bu yöndendir ki, zekata "sadaka"da denmiştir. Bununla beraber "sadaka" sözü, zekattan daha kapsamlı mana taşır. Vacipleri de, nafileleri de içine alır.
Zekat vermeye, "Tezkiye", zekat verene de "Müzekkî" denilir. Şahidler hakkında yapılan övgüye de "Tezkiye" dendiği bilinmektedir.
Zekat vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında, oruçtan
Zekat, kulların kulluk görevindeki sadakatlerine delalet eder. Bu yöndendir ki, zekata "sadaka"da denmiştir. Bununla beraber "sadaka" sözü, zekattan daha kapsamlı mana taşır. Vacipleri de, nafileleri de içine alır.
Zekat vermeye, "Tezkiye", zekat verene de "Müzekkî" denilir. Şahidler hakkında yapılan övgüye de "Tezkiye" dendiği bilinmektedir.
Zekat vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında, oruçtan
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Allah(c.c.) ve Şeytan
Allah (c.c.) insanlara diyor ki:
-Ey kulum bir Allah'a inanın. Ahire inanın,
-Kur'an'a ve Sünnete uyun,
-Namaz kılın, oruç tutun,
-Zina etmeyin, içki içmeyin.
-Ey kadınlar örtünün, açılıp saçılmayın.
-Haram yemeyin...
Şeytan insanlara diyor ki:
-Ey insanlar, bana ve uşaklarıma inanın,
-Dünya'ya inanın, yaşamaya bakın,
-Aklınıza ve uydurduğunuz şeylere inanın,
-Yaşayın, eğlenin,
-Kadınlardan sınırsız istifade edin,
-Ey kadınlar, güzelliğinizi herkese teşhir edin,
-Her şeyi olabildiğince yeyin, için...
İnsanın görevi Allah'ın iradesine ve emirlerine boyun eğip, İslam'a teslim olmaktır...
-Ey kulum bir Allah'a inanın. Ahire inanın,
-Kur'an'a ve Sünnete uyun,
-Namaz kılın, oruç tutun,
-Zina etmeyin, içki içmeyin.
-Ey kadınlar örtünün, açılıp saçılmayın.
-Haram yemeyin...
Şeytan insanlara diyor ki:
-Ey insanlar, bana ve uşaklarıma inanın,
-Dünya'ya inanın, yaşamaya bakın,
-Aklınıza ve uydurduğunuz şeylere inanın,
-Yaşayın, eğlenin,
-Kadınlardan sınırsız istifade edin,
-Ey kadınlar, güzelliğinizi herkese teşhir edin,
-Her şeyi olabildiğince yeyin, için...
İnsanın görevi Allah'ın iradesine ve emirlerine boyun eğip, İslam'a teslim olmaktır...
13 Temmuz 2014 Pazar
Hz. Muhammed (s.a.v) 'den Kıssalar
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle dedi:"İlim insanlardan alınacak."
Ziyad şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü, biz Kuran'ı okuduk ve okuyoruz; hanımlarımıza ve çocuklarımıza da okutuyoruz.Bu ilim bizden nasıl alınacak?"
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yahudilerin Tevrat'ı ve Hıristiyanların İncil'i hakkında bilgin yok mudur?..Onlar o kadar Tevrat ve İncil okudular,hani onlarda bundan birşey kaldı mı?.."
Bundan sonra birtakım,Kuran okuyan,fakat okudukları dillerinde kalan,kalplerine inmeyen insanların türeyeceği bir zaman gelecektir..
İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir:
Ziyad şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü, biz Kuran'ı okuduk ve okuyoruz; hanımlarımıza ve çocuklarımıza da okutuyoruz.Bu ilim bizden nasıl alınacak?"
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yahudilerin Tevrat'ı ve Hıristiyanların İncil'i hakkında bilgin yok mudur?..Onlar o kadar Tevrat ve İncil okudular,hani onlarda bundan birşey kaldı mı?.."
Bundan sonra birtakım,Kuran okuyan,fakat okudukları dillerinde kalan,kalplerine inmeyen insanların türeyeceği bir zaman gelecektir..
İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir:
Gazze Kan Ağlıyor
Ebu Garib hapishanesinden bize ulaşan, Müslümanları uyaran, inandım diyenleri silkeleyen bir mektup var. Bir mü'mine kadının seslenişi var. İkazı var, sığınışı var, bizlere ibret olacak hadise var. Mektup şöyle:
" Halkıma! Ramadi'nin, Halidiye'nin, Felluce'nin insanlarına! Erdem ve onurlarını kaybetmeyen bütün dünyadaki insanlara! Siz evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken, biz maruz kaldığımız aşağılanmayı, çektiğimiz açlığı; sizler su içerken, çektiğimiz susuzluğu; sizler derin uykuda iken, Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri; sizler giyinikken, bizim yaşadığımız çıplaklığı; bizi soyup önlerine dizmelerini nasıl anlatır, kelimelerle nasıl ifade edebilirim? Amerikalılar, Ebu Garib'de
" Halkıma! Ramadi'nin, Halidiye'nin, Felluce'nin insanlarına! Erdem ve onurlarını kaybetmeyen bütün dünyadaki insanlara! Siz evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken, biz maruz kaldığımız aşağılanmayı, çektiğimiz açlığı; sizler su içerken, çektiğimiz susuzluğu; sizler derin uykuda iken, Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri; sizler giyinikken, bizim yaşadığımız çıplaklığı; bizi soyup önlerine dizmelerini nasıl anlatır, kelimelerle nasıl ifade edebilirim? Amerikalılar, Ebu Garib'de
12 Temmuz 2014 Cumartesi
Kısa Kısa 1
Napolyon ve arkadaşları Allah'ın varlığı hakkında tartışmaya başlıyorlar. Allah var mı yok mu diye aralarında oylama yapıyorlar. Yok diyenler çoğunlukta ve Napolyon oylamanın ardından soruyor: "Bu yıldızları kim çaktı oraya." ve hiçbiri cevap veremiyor...
Dine pek inanmayan sabun imalatçısı, bir din adamına:
-Sizin anlattığıız dinin dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor.Dünya aradan geçen bunca yüzyıla rağmen hala kötü insanlarla dolu... demiş.
... ... O sırada çamur içinde oynayan küçük bir çocuğun önünden geçiyorlardı.
Din adamı dedi ki:
-Sabunun da dünyaya pek fazla temizlik getirmediği anlaşılıyor.Zira dünyada hala pek çok pislik, pek çok
Dine pek inanmayan sabun imalatçısı, bir din adamına:
-Sizin anlattığıız dinin dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor.Dünya aradan geçen bunca yüzyıla rağmen hala kötü insanlarla dolu... demiş.
... ... O sırada çamur içinde oynayan küçük bir çocuğun önünden geçiyorlardı.
Din adamı dedi ki:
-Sabunun da dünyaya pek fazla temizlik getirmediği anlaşılıyor.Zira dünyada hala pek çok pislik, pek çok
9 Temmuz 2014 Çarşamba
Kaza Edilmesi Gereken ve Gerekmeyen Oruçlar
1- Yolculuk veya hastalık özrü ile Ramazan orucunu tutmamış olan kimse, bunları kaza etmeye elverişli bir vakit bulamadan önce ölse, üzerine kaza gerekmediği gibi, fidye vermesi de lazım gelmez. Ancak oruçları için fidye verilmesini vasiyet etmiş olursa, malının üçte birinden bu vasiyetin yerine gelirilmesi gerekir.
Fidye, fakir bir kimseyi sabah ve akşam doyuracak olan bir günlük yiyecektir. Bu, bir fitre sadakasına eşittir.
2- Yolculuk veya hastalık sebebi ile Ramazan orucunu tutamamış olan kimse, bunun tamamını veya bir kısmını kaza edebilecek bir zaman bulmuş olduğu halde, bunları kaza etmeden ölürse, malı olduğu takdirde, kazaya kalan her gün için malının üçte birinden ödenmek üzere bir fidye ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Bu fidye fakirlere verilir. Bir özrü olmaksızın kasden Ramazan orucunu tutmayan kimse üzerine de, öldüğü zaman malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmelidir ki, bu vacibdir. Kaza
2- Yolculuk veya hastalık sebebi ile Ramazan orucunu tutamamış olan kimse, bunun tamamını veya bir kısmını kaza edebilecek bir zaman bulmuş olduğu halde, bunları kaza etmeden ölürse, malı olduğu takdirde, kazaya kalan her gün için malının üçte birinden ödenmek üzere bir fidye ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Bu fidye fakirlere verilir. Bir özrü olmaksızın kasden Ramazan orucunu tutmayan kimse üzerine de, öldüğü zaman malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmelidir ki, bu vacibdir. Kaza
ŞİRK
Şirk :
Kur'an'a göre en önemli iman meselesi olan şirk, bir şeye veya şahısa ilahi özellikler atfederek onu yüceltmek, isim ve sıfat itibariyle onu Allah'ın yetkilerine ortak saymak anlamına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.
Şirk, Korkuların Kaynağıdır...
Tevhid, güven ve huzurun kaynağı olduğu gibi şirk de korku ve vehimlerin kaynağıdır. Aklı, hurafeleri kabul eden, batıl inanç ve saçmalıkları benimseyen
Kur'an'a göre en önemli iman meselesi olan şirk, bir şeye veya şahısa ilahi özellikler atfederek onu yüceltmek, isim ve sıfat itibariyle onu Allah'ın yetkilerine ortak saymak anlamına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.
Şirk, Korkuların Kaynağıdır...
Tevhid, güven ve huzurun kaynağı olduğu gibi şirk de korku ve vehimlerin kaynağıdır. Aklı, hurafeleri kabul eden, batıl inanç ve saçmalıkları benimseyen
8 Temmuz 2014 Salı
1 NİSAN ŞAKASININ ARKA YÜZÜ
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanya daki Endülüs müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir.
En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur an bir elinde İncil; Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir
En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur an bir elinde İncil; Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir
3 Temmuz 2014 Perşembe
Tevhid'in Gerçekleşmesi ve Müslümanın Hayattaki Çağrısı
Tevhid Ne İle Gerçekleşir?
Peygamberlerin getirdiği, İslâm'ın kökleşmesine,desteklenmesine ve korunmasına büyük önem verdiği tevhid, şu unsurlar oluşmaksızın gerçekleşemez, kökleşemez, dallanıp budaklanamaz:
a- İhlasla sadece Allah'a ibadet etmek.
b- Bütün tağutları inkar etmek, bunlara ibadet edenlerden, onları dost edinenlerden uzaklaşmak.
c- Şirkin bütün derece ve türlerinden sakınmak, ona giden yolları tıkamak.
Tevhid Müslümanın Hayattaki Çağrısıdır
Müslüman, hayatına tevhidle başlayıp, tevhidle sona erdiriyorsa; beşik ile mezar arasındaki görevi, tevhidi
hakim kılma, ona davette bulunma olur, Allah, insan ve cinlerden mükellef olarak yarattıklarının görevini açıklarken şöyle buyuruyor: "Cinleri ve insanları
Peygamberlerin getirdiği, İslâm'ın kökleşmesine,desteklenmesine ve korunmasına büyük önem verdiği tevhid, şu unsurlar oluşmaksızın gerçekleşemez, kökleşemez, dallanıp budaklanamaz:
a- İhlasla sadece Allah'a ibadet etmek.
b- Bütün tağutları inkar etmek, bunlara ibadet edenlerden, onları dost edinenlerden uzaklaşmak.
c- Şirkin bütün derece ve türlerinden sakınmak, ona giden yolları tıkamak.
Tevhid Müslümanın Hayattaki Çağrısıdır
Müslüman, hayatına tevhidle başlayıp, tevhidle sona erdiriyorsa; beşik ile mezar arasındaki görevi, tevhidi
hakim kılma, ona davette bulunma olur, Allah, insan ve cinlerden mükellef olarak yarattıklarının görevini açıklarken şöyle buyuruyor: "Cinleri ve insanları
2 Temmuz 2014 Çarşamba
Uluhiyet Tevhidi
Bunun anlamı, ibadette, boyun eğmede, kesin itaatte, ne yerde, ne de gökte tek ve ortağı olmayan Allah'ı birlemektir. Tevhid, rububiyyet tevhidine, uluhiyyet tevhidi katılmadan kesinlikle gerçekleşmez. Bu, tek başına yeterli değildir. Müşrik araplar da rububiyeti kabul ediyorlardı. Bununla birlikte, Allah'a ortak koştuklarından dolayı bu onları, İslâm'a sokmadı. Allah ile birlikte başka tanrılar edindiler. Bunların, kendilerini Allah'a daha fazla yaklaştıracağını, Allah katında onlara şefaat edeceğini sanıyorlardı.
Hıristiyanlar, Allah'ın göklerin ve
yerin Rabbi olduğunu inkar etmediler. Ancak, O'na Mesih İsa'yı ortak koştular. O'nu Allah'tan başka ilah edindiler. Kur'an onların kendilerine cennetin haram, cehenneme girecek kafirler olduğunu haber vermiştir. Çok eskiden beri insanlar bu tevhidden
yerin Rabbi olduğunu inkar etmediler. Ancak, O'na Mesih İsa'yı ortak koştular. O'nu Allah'tan başka ilah edindiler. Kur'an onların kendilerine cennetin haram, cehenneme girecek kafirler olduğunu haber vermiştir. Çok eskiden beri insanlar bu tevhidden
Rububiyet Tevhidi
Bunun anlamı, Allah'ın (c.c.) göklerin ve yerin Rabbi, içindekilerinin Yaratıcısı olduğuna, bu alemin bütününün egemenliğinin O'nun olduğuna, tasarrufunda bir ortağı bulunmadığına, hükmünde hesap vermediğine, her şeyin Rabbinin O olduğuna, her canlıya O'nun rızık verdiğine, bütün işleri O'nun evirip çevirdiğine, yalnızca O'nun yükselttiğine ve alçalttığına, yalnızca O'nun verdiğine ve engel olduğuna, zarar ve yarar verdiğine, sadece O'nun izzetli ve zelil kıldığına, onun dışındaki her şeyin ne kendisi için ne de başkası için, ne bir hayra ne de bir şerre ancak Allah'ın dilemesi ve izniyle gücü yettiğine inanmaktır. Bu tür tevhidi, eskiden dehriyyun (zamana tapanlar) ve çağımızda da komünistler gibi materyalistler inkar etmişlerdir. Materyalistlerin, tipik örneği, alemin sakin olduğuna inanan seneviyyedir. Onlara göre, bir nur (ışık) tanrısı, bir de zulmet (karanlık)
1 Temmuz 2014 Salı
ALLAH'A İMAN BÜTÜN İNANCIN TEMELİDİR
Şüphesiz ki, Allah'a, taat ve ibadete layık, kahhar, muhtar, yüce varlığa iman; dinin ruhu ve özüdür. Aynı zamanda Allah'ın Kitabı'nın ve Resûlü'nün (s.a.s.) sünnetinin belirttiği gibi İslâm'ın ruhu, bütün inancın temelidir.
Kur'an-ı Kerim, imanın rüknü ve ona bağlı konulardan bahsederken, şu ayette olduğu gibi, O'na imanı bunların ilki ve temeli olarak ortaya koyar: "Peygamber ve müminler, O'na Rabbinden indirilene inanırlar. Yine hepsi Allah'a, ahiret gününe, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanırlar.(Bakara,285)Diğer bir ayette ise: "...Lakin iyi olan (el-birr), Allah'a ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanan kimsedir.-(Bakara, 177)Başka bir ayet şöyledir: "Ey iman edenler! Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin (imanınızda sabit olun). Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa dalmıştır." (Nisa, 136)
Allah Resûlü de meşhur Cibril hadisinde, kendisine
Kur'an-ı Kerim, imanın rüknü ve ona bağlı konulardan bahsederken, şu ayette olduğu gibi, O'na imanı bunların ilki ve temeli olarak ortaya koyar: "Peygamber ve müminler, O'na Rabbinden indirilene inanırlar. Yine hepsi Allah'a, ahiret gününe, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanırlar.(Bakara,285)Diğer bir ayette ise: "...Lakin iyi olan (el-birr), Allah'a ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanan kimsedir.-(Bakara, 177)Başka bir ayet şöyledir: "Ey iman edenler! Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin (imanınızda sabit olun). Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa dalmıştır." (Nisa, 136)
Allah Resûlü de meşhur Cibril hadisinde, kendisine
Ölçüyü Kaçırmamak
"Müslümanlar her şeyin en iyisine layıktır"anlayışıyla çıkılan yolda kısa zamanda çok büyük mesafeler katedildi. Gelinen bu noktada belki iyi paralar kazanıldı, arabanın en iyisine binildi, iyi yazlık-kışlık evler alındı, iyi restaurantlarda yemekler yenildi, iyi otellerde konaklanıldı, hatta ve hatta iyi paralarla umreler yapıldı, hacca gidildi...Şimdi de: "Abdestli kapitalizme hayır" sesleri yükselmeye başladı. Tabi, her dönemde her iki anlayışın da istismar edicilerinin çıkıp arz-ı endam ederek fırsat devşirmeye çalışmaları da ayrı bir mesele.Bu milletin yoksul ama dindar çocukları köyünden çıktı, şehirlere geldi. Kimisi eğitim amacıyla kimisi iş bulma arayışıyla yerini yurdunu terk edip şehirleri kendilerine mesken tuttular. Kent yoksullarının büyük sermayeye karşı taşıdıkları -az ya da çok- gizli öfke, zamanla duyguları kamçıladı,
Asr Suresi ve Önemi:
“Asra yemin olsun ki, hiç şüphesiz insan hüsran içerisindedir. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.”
Asr Suresi’nde, her asırdaki insanlığın bunalımdan kurtuluşu, dünyevi ve uhrevi mutluluğa kavuşmasının yolu, kısa ve özlü olarak, -adeta formüle edilmiş bir şekilde- anlatılmaktadır. Bunun içindir ki, mezhep imamlarımızdan İmam Şafiî Hazretleri,
Asr Suresi’nde, her asırdaki insanlığın bunalımdan kurtuluşu, dünyevi ve uhrevi mutluluğa kavuşmasının yolu, kısa ve özlü olarak, -adeta formüle edilmiş bir şekilde- anlatılmaktadır. Bunun içindir ki, mezhep imamlarımızdan İmam Şafiî Hazretleri,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)