Allah (c.c) Hz. Nuh’un davetine işaret buyururken “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin”(Nuh,3-4) Bu bütün peygamberlerin ortak davetidir. Bütün Elçiler kavimlerine şunu derler. “Ey milletim! Allah’a kulluk edin, O’ndan başka tanrınız yoktur.”(A’raf, 59) ,” Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat ediniz.” (Zuhruf, 63 )
Allah elçilerinin daveti, iman ve Salih amel ehli için, Rablerinin mağfiret ve daimi nimetlerini müjdeleyen; gaflet ve inkarcılar için O’nun elim azabından sakındırmayı uyaran özelliği bulunmaktadır. “ Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik” (Nisa , 165), “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici
ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe, 28 )
İlahi emirlere uygun bir hayatı sevdiren, isyan ve günahlara maruz kalan ömrün verimsizliğinin de hatırlatan ayetler zihinlere şu uyarıyı yapmaktadır; “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.” (Zariyat, 55)
“Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.”(Nahl, 125) Ayetinde davetin temel kriterleri verilmiştir. Bunların başında her şeyi kendi yerine bırakmak anlamındaki, hikmet gelmektedir. Buda ilim ve bilimin ışığındaki davetle mümkün
dür. Güzel öğüt de Hak yolunu, batıldan ayırmayı sağlayacak bilgilerdir. Onlarla en güzel şekilde tartışmak ise Allah’ın yücelttiği Dininin, insanların kurtuluşuna vesile olabilmesi için kırıcı olmadan, yapıcı olma erdemi ile insanları, Allah ‘ın Dinine davet etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder