Bağdat, Kûfe gibi ilim ve tasavvuf merkezlerini gezerken Basra'ya da uğrar. Halk etrafını sarar, maruz kaldıkları musibetlerden kurtulmaları için, yaptıkları dualarının kabul olmadığını söyler, niçin kabul olmadığını sorarlar.
Büyük mürşit, hâllerini incelediği Basra halkına şöyle hitap eder.
Ey Basra halkı, sizin hâlinizi inceledim, davranışlarınıza dikkatle baktım, kalplerinizin günahlarla öldüğünü anladım. Halbuki ölü kalplerin duasını Allah kabul etmez.
Sorarlar: Nasıl günahlarla öldürmüşüz kalbimizi?
Tam on günahla öldürmüşsünüz kalbinizi. Bunlar da şöyle sıralanabilir:
1 ) Allah'ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerini tanımıyorsunuz.
2 ) Kur'an'ı okuyorsunuz, ama mânâsıyla amel etmiyorsunuz.
3 ) Resûlüllah'ı sevdiğinizi iddia ediyorsunuz, sünnetini ise tatbik etmiyorsunuz.
4 ) Şeytanın düşman olduğunu söylüyorsunuz, ama onunla dostluk kuruyorsunuz.
5 ) Cenneti sevdiğinizi iddia ediyorsunuz. Ama ona hazırlık yapmıyorsunuz.
6 ) Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama kurtuluş için günahtan uzak kalmaya gayret etmiyorsunuz.
7 ) Ölüm haktır diyorsunuz, hak olan ölüme hazırlık yapmıyorsunuz.
8 ) Kardeşlerinizin ayıbıyla uğraşıyor, kendi ayıbınızı göremiyorsunuz.
9 ) Allah'ın verdiği nimetleri yiyor, ama şükrünü unutuyorsunuz.
10 ) Ölülerinizi gömüyorsunuz, ama bir gün kendinizin de gömüleceğini hatırlamıyorsunuz.
İbrahim bundan sonra şöyle der: İşte ey Basra halkı! Sizde gördüğüm bu on çeşit günah kalbinizi öldürüyor, canlı ve diri bir kalple Allah'a dua edemiyor; redde müstehak oluyorsunuz. Bu saydıklarımı terk edince huzurunuzun geldiğini, duanızın kabul olduğunu göreceksiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder