27 Aralık 2014 Cumartesi

el-Afüvv, er-Rauf, Malikü'l-Mülk

el-AFÜVV
 Afvı çok...
 Allah Teâlâ, günahları silen, onları hiç yokmuş gibi kabûl edendir.
 Bu mânaya göre bu isim, Gafûr ismine yakındır. Ancak arada şu fark vardır: Gufran: Günahları örtüvermek demektir. Afv ise, günahları kökünden kazımaktır. Günahları kökünden kazımak, o şey'i örtmekten daha iyidir.
 er-RAÛF
 Çok re'fet ve şefkat sâhibi...
 Mahlûkat içinde bilhassa insanlar için, Allah'ın inâyeti, kerem ve re'feti hiçbir ölçüye ve ifadeye sığmayacak kadar geniş ve büyüktür.
 MÂLİKÜ'L-MÜLK
 Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır. Mülkünde dilediği gibi

26 Aralık 2014 Cuma

el-Berr, et-Tevvab, el-Müntekim

el-BERR
 Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan...
 Allah Teâlâ kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez, zorluk çıkaranları da sevmez. Yapılan kötülükleri bağışlar, örter. Bir iyiliğe en az 10 mükâfat verir. Kul gönlünden iyi bir şey geçirmişse, onu yapmamış olsa bile, yapmış gibi kabûl edip mükâfat verir. Aksine kötülükleri ise yapmadıkça cezalandırmaz.
 et-TEVVÂB
 Tevbeleri kabûl edip, günahları bağışlayan...
 Bu ism-i şerîf, tevbe'nin mübalâğa sîgasıdır. Tevbenin asıl mânâsı dönmektir. Kulun isyan yolundan dönmesi demektir.
 el-MÜNTEKIM
 Suçluları, adaleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran...

25 Aralık 2014 Perşembe

el-Batın, el-Vali, el-Müteali

el-BÂTIN
 Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen...
 Allah Teâlâ'nın varlığı hem âşikardır, hem gizlidir.
 Âşikârdır, çünkü varlığını bildiren delil ve nişanları gözsüzler bile görmüş ve bu hakikatler hakikatı yüce varlığa, eşyanın umumî şehadetini sağırlar bile işitmiştir. Gizlidir. Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz. Amma varlığını kat'î surette biliriz.
 el-VÂLÎ
 Mahlûkatın işlerini yoluna koyan;
 Bu muazzam kâinatı ve her an biten hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden...
 Allah Teâlâ bütün varlığı idare eden, biricik ve en büyük vâlidir. Diğer vâliler ve hükümdarların idaresi, O'nun izni ve müsaadesi iledir. Ve onların velâyet ve idaresi, son derece nâkıstır.
 Allah'ın velâyet ve tedbiri ise sınırsız, gerçek ve hakikîdir. Her şey emri ve iradesi altındadır. Herşey'i bilir. Ondan habersiz mülkünde hiçbir şey cereyan etmez. Âdile mükâfatını, zâlime cezasın

el-Evveli, el-Ahir, ez-Zahir

el-EVVELİ
 Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan...
 Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur. Kendisi için asla başlangıç tasavvur olunamaz. Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek değildir. "Sâbık'ı, yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi yok" demektir.
 el-ÂHİR
 Sonu olmayan...
 Herşey biter, helâk ve fenaya gider, ancak O kalır. Varlığının sonu yoktur. Evveliyetine bidayet olmadığı gibi, âhiriyetine nihayet yoktur. Onun için Ona "Âhir" demek, "Bir sâbık'ı yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi var" demek değildir. "Bir lâhıkı yok" demektir. 
ez-ZÂHİR
 Âşikâr olan, kat'î delillerle bilinen...

24 Aralık 2014 Çarşamba

el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir

el-MUKTEDİR
 Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden...
 Allah Teâlâ her şey'e karşı mutlak ve ekmel surette Kâdirdir. Her şey'e kâdir olduğu içindir ki, dilediği şey'i yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır.
 el-MUKADDİM
 İstediğini ileri geçiren, öne alan...
 Allah Teâlâ bütün mahlûkatı yaratmıştır. Fakat, ancak seçtiklerini ileri almıştır. İnsanların bâzısını dince, dünyaca bâzısı üzerine derece derece yükseltmiştir. Fakat bu yükseltme ve seçme, kulların kendi amelleri ile ona lâyık olmaları neticesinde olmuştur.
 el-MUAHHİR
 İstediğini geri koyan, arkaya bırakan...

23 Aralık 2014 Salı

el-Vahid, es-Samed, el-Kadir

el-VÂHİD
 Tek...
 Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki (ortağı) veya nazîri (benzeri) ve dengi bulunmayan...
 es-SAMED
 Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci', ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan...
 Allah Teâlâ, her dileğin biricik merciidir. Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O'na döndürmekte, gönüllerini O'na bağlamakta, el açarak yalvarmalarını O'na arzetmektedirler. Buna lâyık olan da yalnız O'dur. 
el-KÂDİR
 İstediğini, istediği gibi yapmağa gücü yeten...
 Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatı yaratmıştır.

22 Aralık 2014 Pazartesi

el-Kayyum, el-Vacid, el-Macid

el-KAYYÛM
 Gökleri, yeri, her şey'i ayakta tutan...
 Kayyûm, kâim'in mübalâğasıdır. "Her şey üzerinde kâim" demektir.
 Bunun mânası "Bir şey'in kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren" demektir. Allah Teâlâ, her şey'in mukadder olan vaktine kadar durması için sebeblerini ihsân etmiştir. Onun için herşey Hak ile kâimdir.
 el-VÂCİD
 Hiçbir şey'e ihtiyacı olmayan; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan...
 Ulûhiyet sıfatları ve bunların kemâli hususunda kendisine gerekli olan herbir şey, şânı yüce olan Allah'ın zâtında mevcuddur.

21 Aralık 2014 Pazar

el-Muhyi, el-Mümit, el-Hayy

el-MUHYÎ
 Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren...
 Allah Teâlâ, cansız maddelere hayat ve can verir.
 Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlık hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allah'ın emr ü fermaniyle, yaratmasıyle ve müsaadesiyle olmaktadır. Allah yoğu var edip hayat verdiği gibi, ölüyü de tekrar canlandırabilir. Buna ihyâ, yani, diriltme denir. Hayatı hiç yoktan veren zâtın, ölülere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydır.
 el-MÜMÎT
 Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan...
 Allah, yarattığı her canlıya muayyen bir ömür takdîr etmiştir. Canlı varlıklar için ölüm mukadder ve muhakkaktır. Hayatı yaratan Allah olduğu gibi, ölümü yaratan da yine O'dur.
 Ancak bu ölüm, yok oluş, hiçliğe gidiş değil, bil'akis fâni hayattan bâkî hayat geçiştir.

20 Aralık 2014 Cumartesi

el-Muhsi, el-Mubdi, el-Muid

el-MUHSÎ
 Herşey'in sayısını bir bir bilen...
 İlmi herşey'i ihâta eden ve herşey'in miktarını bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah'dır.
 Allah Teâlâ, herşey'i olduğu gibi görür ve bilir, yani, bütün mevcûdatı toptan bir yığın hâlinde birbirinden seçilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nev'ilerini, sınıflarını, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet açık görür ve bilir. 
el-MÜBDİ'
 Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan...
 Mübdi, bir mânada îcad demektir. Muîd ism-i şerîfi de îcad mânasına gelir. İcadın bir benzeri daha evvel yaratılmış, meydana getirilmiş ise, iâde; değilse, yani, benzeri, maddesi olmayan yeni bir şey ise ibdâ denir.

19 Aralık 2014 Cuma

el-Metin, el-Veliyy, el-Hamid

el-METÎN
 Çok sağlam...
 Kuvvet, tam bir kudrete delâlet eder. Metânet ise, kuvvetin şiddetini ifade eder.
 Allah'ın kuvveti de öteki sıfat ve isimleri gibi nâ-mütenâhîdir, tükenmez, gevşemez, hudut içine sığmaz, ölçüye gelmez. Allah'ın kudreti bahsinde zorluk - kolaylık söz konusu değildir. Bir yaprağı yaratmakla kâinatı yaratmak birdir.
 Allah Teâlâ tam bir kuvvet sahibi olmak bakımından, Kaviyy, gücünün çok şiddetli olması bakımından Metîn'dir.
 el-VELİYY
 İyi kullarına dost olan, yardım eden...
 Allah, sevdiği kullarının dostudur. Onlara yardım eder. Sıkıntılarını, darlıklarını kaldırır, ferahlık verir. İyi işlere muvaffak kılar. Her çeşit karanlıklardan kurtarır, nurlara çıkarır. Artık onlara korku ve hüzün yoktur. Herkesin korktuğu zaman, onlar korkmazlar.

18 Aralık 2014 Perşembe

el-Hakk, el-Vekil, el-Kaviyy

el-HAKK
 Varlığı hiç değişmeden duran...
 Hakk, varlığı hakikî bulunan zâtın ismidir. Yani, varlığı daima sâbittir. Allah Teâlâ'nın zâtı, yokluğu kabûl etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabûl etmez. Hakikaten vâr olan yalnız Allah'tır.
 el-VEKÎL
 Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren...
 Kendisine iş ısmarlanan zâta vekîl denir. Allah Teâlâ en güzel ve en mükemmel vekîl'dir. İşlerin hepsini tedvîr, tedbîr ve idare eden O'dur. Fakat kendisi hiçbir işinde vekîle muhtaç değildir. Allah Teâlâ, kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştırır.
 el-KAVİYY
 Çok kuvvetli...

17 Aralık 2014 Çarşamba

el-Mecid, el-Bais, eş-Şehid

el-MECÎD
 Zâtı şerefli, ef'âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan...
 Bu ism-i şerîfin mânasında iki mühim unsur vardır:
 Biri: Azamet ve kudretinden dolayı yaklaşılamaz olmak.
 İkincisi: Yüksek huylarından, güzel işlerinden dolayı övülüp sevilmek...
 el-BÂİS
 Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran...
 Allah Teâlâ insanları, onlar ölüp toprak olduktan sonra âhiret günü dirilterek kabirlerinden kaldıracak ve ruhları ile cesedleri birlikte olarak hesaplarını görecek, sonra da yine ruh ve cesedleri birlikte olarak mükâfat veya cezalarını verecektir.

el-Vasi, el-Hakim, el-Vedud

el-VÂSİ'
 Geniş ve müsaadekâr...
 Allah'ın ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve mağfireti geniştir ve her şey'i kaplamıştır. Allah'ın ilminden hiçbir şey gizlenemez, ikram ve ihsanına bir nihayet yoktur.
 el-HAKÎM
 Bütün işleri hikmetli... Allah Hakîm'dir. Faydasız, boş ve tesadüfî bir işi yoktur. Her emir ve filinin her yönüyle sonsuz fayda ve maslahatları vardır. Her yarattığı mahlûk, her yaptığı iş bütün kâinat nizamı ile alâkalıdır. Kâinatın umumî nizamı ile tenâkuz teşkil eden hiçbir hâdise, bir mahlûk, bir iş yoktur.
 el-VEDÛD
 İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya biricik

9 Aralık 2014 Salı

el-Kerim, er-Rakıb, el-Mücib

el-KERÎM
 Keremi, lütuf ve ihsânı bol...
 Allah vaad ettiği zaman sözünü yerine getirir, verdiği zaman son derece bol verir, muktedirken afveder.
er-RAKÎB
 Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan...
 Bir şey'i koruyan ve devamlı kontrol altında bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur.
 Allah Teâlâ, bütün varlıkları her lâhza gözetip duran bir şâhid, bir nâzırdır. Hiçbir şey'i kaçırmaz. Her birini görür ve herkesin yaptığına göre karşılığını verir.

6 Aralık 2014 Cumartesi

el-Mukit, el-Hasib, el-Celil

el-MUKÎT
 Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen...
 Bu mânaya göre Mukît, Rezzak mânasınadır. Yalnız Mukît, Rezzâk'tan daha hususîdir. Rezzak, azık olanı da olmayanı da içine alır.
 el-HASÎB
 Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatiyle hesabını iyi bilen;
 Her şey'e ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen...
 Allah Teâlâ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hiçbir ameliyeye (işleme) muhtaç olmadan doğrudan doğruya ve apaçık bilir.
 Allah Teâlâ, herkese her ihtiyacı için kâfidir. Bu kifâyet, O'nun varlığının devam ve kemâlini

5 Aralık 2014 Cuma

el-Aliyy, el-Kebir, el-Hafız

el-ALİYY
 Her hususta, herşeyden yüce olan...
 Allah Teâlâ yücedir, yüksektir.
 Yüksekliğin hakikî mânası şudur:
 1. Allah'tan daha üstün bir varlık düşünülmesi imkânsızdır.
 2. Bir benzeri veya ortağı veya yardımcısı yoktur.
 3. Şânına yaraşmayan her şeyden uzaktır.
 4. Kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstündür. Şu halde Aliyy, her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan Zât demektir.
el-KEBÎR
 Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen...
 Allah Teâlâ kibriyâ sâhibidir. Kibriyâ, zâtın kemâli demektir. Her bakımdan büyük, varlığının kemâline hudut yoktur. Bütün büyüklükler O'na mahsustur.
 el-HAFÎZ
 Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şey'i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklıyan...
 Hıfz, korumak, demektir. Bu koruma iki şekilde olur. Birincisi, varlıkların devamını sağlamak,

1 Aralık 2014 Pazartesi

el-Azim, el-Ğafur, eş-Şekur

el-AZÎM
 Bütün büyüklüklerin sâhibi...
 Azamet, büyüklük mânasınadır. Hakikî büyüklük Allah'a mahsustur. Yerde, gökte, bütün varlık içinde mutlak ve ekmel büyüklük, ancak O'nundur ve herşey O'nun büyüklüğüne şâhiddir. Bu sıfatta da Allah'a herhangi bir denk bulunması muhaldir.
el-ĞAFÛR
 Mağfireti çok...
 Allah Teâlâ'nın mağfireti çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter, meydana çıkarıp da sâhibini rezîl etmez.
 Kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. İnsanların görmediği bâzı şeyleri melekût âlemi sâkinleri görürler. Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gözünden de gizlenmesini ifade eder.